Önemli olan kamu dengesinin oturtulması

-
Aa
+
a
a
a

Ömer Madra: Gazetelerin bir kısmında yeni vergi düzenlemeleri, zamlar vesaire ilgili çok çığırtkan yorumlar var: “Barışın bedeli ödeniyor” deniyor. Bu barışın bedeli mi?

Şerif Erol: Neyin bedelini ödüyoruz?

Hasan Ersel: Bu görüşlerle uzun zamandan beri ayrı bir çizgide olduğumu hatırlatayım; hep şunu söylüyordum: Türkiye’de geçen yılın iktisadi gelişmelerinin sonucunda ciddi bir kamu dengesi sorunu var, bu hiçbir olay olmasa bile Türkiye için önlem alınması gerektiren bir olaydır. Bir kere bunu altını tekrar çizeyim.

ÖM: Âcil önlem alınması gerektiğini haftalardır, hatta belki de aylardan beri söylüyordun.

HE: Aynı görüşte olan birileri daha var, kızacaksınız ama IMF de böyle düşünüyor. IMF diyor ki “Türkiye bu tür tedbirleri almak zorundadır.” Buradan da bakınca görülen bir manzara var. Tabii Türkiye’deki ekonomi bürokrasisi de bunun farkında, biliyor, onlar da onu istiyorlar. Bunu kafamızda bir kere ayırt etmemiz lazım.

ABD ile olan ilişkiler Cumartesi günkü kararın tersine gitseydi ne olacaktı? ABD bize demişti ki “Irak’ta bir savaş çıkması durumunda veya bu şekilde bir karışıklık çıkması durumunda uğrayacağınız zararı telafi edecek bir mekanizma geliştireceğiz.” Bize şunu demiş miydi ki: “Sizin bütçe açığınızı, geçmişinizde yaptığınız kendi hatalarınızı telafi etmek üzere bir para vereceğiz.” Hayır dememişti. Şimdi bunun üzerinde duralım. Sonuçta, ben yanlış anlamıyorsam, üzerinde anlaştığı paket: 6 milyar dolarlık bir zarar söz konusu olabilir, bunun şu veya bu şekilde telafisidir. TBMM “Yok, bu anlaşmayı uygun görmüyoruz, buna izin vermiyoruz” dedi. Bu durumda çıkabilecek bir savaşın doğuracağı zararı telafi edecek olanaklarımız olmayabilir.

Geldiğimiz nokta bu ama, bu alınan kararlar o değil ki. Zaten seyrine bakın; hükümetimiz bu kararları alıyor ondan sonra Başbakanımız, ekonomi ile ilgili bakanlar ve üst düzey bürokratlarla toplanıyor, IMF’ye verilecek niyet mektubunu nihai hale getiriyor. Yani, bütçe dengesinin yerine oturtulduğunu, kamunun faiz dışı fazlasının milli gelirinin %6.5 civarına ciddi bir şekilde getirildiğini, yani alınan önlemlerle bunun sağlandığını, vs. söylüyor. Diyor mu ki, “Biz savaşa karşı tedbir alıyoruz?” Bu o değil.

Bu savaş olursa bundan doğan bazı ek sıkıntılar gelirse ABD ile yapılan anlaşma olmadığına göre buna destek sağlamak zorlaşır diye düşünülebilir.

ÖM: Ama o ayrı bir konu.

HE: Tabii, daha evvel de dikkat çekmiştim, bir gariplik de var; bu ortamda ABD’nin istekleriyle anlaşma yapılır, bu olayın içinde yer alınırsa zarar 6 milyar dolar, olmazsa 26 milyar dolar diye bir şey söyledi Sayın Bakan Babacan. Onu hiç anlamadım, yani olayın dışında kalınca 26 milyar dolarlık ekstra zarar nasıl geliyor bilmiyorum ama onu bir an için dışarıda bırakalım, belki dil sürçmesidir. 6 milyar dolarlık bir şokla Türkiye karşılaşabilir ileride, tamam, diyelim ki bu kadardır ve böyle bir durumla karşılaşabilir. Sanıyorum alınan önlemler bunu telafi edecek şeyler değil, yani önlemlere baktığım zaman gördüğüm; hiç böyle bir şok olmadığında kamu dengesini yerine oturtabilmek, ekonomideki programı yürütebilmek için gerekli şeyler yapılmıştır, yapılmaya çalışılmaktadır, söylenen budur. O yüzden, bu başlıklar olup bitenle ilgili olarak değil, biraz kolay olduğu için böyle söyleniyor gibi geldi bana.

ÖM: Ben tabii biraz daha ileri giderek bunların kolaylığının yanısıra Meclis’in tezkereyi reddetmesinden duyulan, kabul etmemesinden doğan bir hayal kırıklığını da yansıtmak üzere yapılmış biraz spekülatif haberler olduğu düşüncesindeyim.

HE: Doğrudur, ona da katılırım ama şöyle bir olay da var, bu olacak diye kendisini çok hazırlayan ve piyasada ona göre pozisyon alanlar için iyi olmayan bir sonuç bu.

ÖM: Ama bu onların sorunu?

HE: Tabii, bu ayrı bir konu. Bazı insanlar “hay allah, böyle olacak, kurlar şöyle gidecek, faizler inebilir” diye düşündü. Bu yabancı yatırımcılarda var mesela, Türkiye’de yatırım yapacak, işler bundan sonra şöyle şöyle gidecek düşüncesi ile pozisyon almışlar ama bu çıkmadı. Böyle sorunlar olabilir ama Türkiye açısından baktığımız zaman, makro dengeler açısından baktığımız zaman sorun başka.

ÖM: Zaten genel olarak mevcut olan bir sorunun herhangi bir dış şoktan, Meclis kararından, savaş kararından tamamen bağımsız olarak yapılması gereken, hatta yapılmasında belki biraz da geç kalındığı söylenebilecek bir kararın uygulanması olarak bakılabilir değil mi?

HE: Evet, ben öyle bakıyorum.

ÖM: Bu çok önemli bir nokta, bugünkü gazeteleri okuyanlar ve belki de televizyonlarda da vardır, yanlış bilgiler edinebileceklerdir, yanlış izlenimlere kapılabileceklerdir. İki konu daha var sormak istediğim, bir tanesi Maliye Bakanı’nın kendisi de bu gazetelerdeki spekülatif manşetlere uygun olabilecek şekilde “bunlar barışı korumanın maliyetidir” şeklindeki sözü. Bunu hiç anlamadım.

HE: Ben de onun yerinde olsam etmezdim. Çünkü benim sorduğum sorunun cevabını veremez, hiçbir şok olmasaydı bu tedbirleri almasaydınız, makro ekonomik dengeleri tutturur muydunuz?

ÖM: İkinci gözlemim de şu: IMF Türkiye masası şefi Kahkonen’den olumlu bir değerlendirme gelmiş, “yapılması gereken yapılmıştır, denge hesapları tutturulmuş gibidir” şeklindeki açıklamalara da rastlanıyor.

HE: Benim de bilebildiğim, tanıyabildiğim kadar Kahkonen kendi görevini yapan bir insan, onun görevi içerisinde Irak, vs. yok. Onun derdi ve çok daha önceden takıldığı konu, Türkiye’de kamu dengesinin oturtulamamış olması. Bu hükümetin kusuru değildir, vs. ama önemli olan oturtulamamış olması. Oturtulmadığı takdirde gidemeyeceği uyarısını yaptı. Hatırlayacaksınız çok yoğun görüşmeler oldu, çeşitli öneriler geldi, “IMF’nin her dediğini yapacağız mı yapmayacağız mı?” gibi reaksiyonlar geldi, onlar da doğaldır. Ama o konu başka bir konu, o konu Türkiye’nin kamu dengesi yerine oturmuyor. Yayınlanan bütçe rakamlarına kabaca baktığınız zaman olağanüstü bir savaş hazırlığı nedeniyle bu tedbirler alınıyor diye bir harcama artışı görünmüyor ki, eski dengeyi yerine oturtuyor.

ÖM: İşin garip tarafı, bu açıklanan yeni vergiler, dengeyi oturtma çabaları, vs. gayet teknik bir mesele ve Türkiye’nin mevcut olağan durum için yapılması gerekenlerin yapıldığı. Mesela IMF temsilcisi Kahkonen de yazılı açıklamada, 2003 yılı bütçesinin GSMH’nin 6.5% oranındaki faiz dışı fazla hedefine uygun göründüğünü ifade etmiş. Dördüncü gözden geçirmenin diğer unsurlarına ilişkin görüşmelerin de hala devam ettiğini vurgulamış ve “önlemler memnuniyet verici” demiş. Halbuki diğer bir kısım gazetelerin manşetlerin iki konuyu –kasıtlı ya da kasıtsız- tamamen birbirine karıştırdığı yanlış manşetler.

HE: Bir de müjde verebilir miyim? Eğer niyet mektubu bu şekilde yazılır, IMF tarafından da “evet tamam, olay budur” dendiği takdirde, bu serbest bırakılmamış dilimler de serbest bırakıldığı için bir miktar kaynak girişi de olacak.

ÖM: Eski stand-by anlaşmasının gerekleri devam edecek yani.

HE: Tabii.

ÖM: Bu da çok ilginç bir haber, yani doğruyu yansıtmak, doğruyu bulmak genellikle çok kolay bir iş değil; ama böyle durumlarda büsbütün zor oluyor, onun için bu açıklamalara çok teşekkür ederiz.

(4 Mart 2003'te Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)